Makro planda bakıldığında, süreç “basitçe bir koleksiyon oluşturmak” gibi görünse de, mikro planda her kişisel ya da kurumsal koleksiyonun farklı hikayeleri ve gelişim süreçleri vardır. Bu nedenle özellikle üzerinde durduğum kişisel koleksiyonlarla birlikte, yeri geldikçe kurumsal koleksiyonlarla ilgili de sahip olduğum bilgi ve deneyimleri paylaşacağım. Kişisel mânâda koleksiyonerliğin ilk aşaması genellikle merak kıvılcımları ile başlar. Bir dostunuzun evinin salonundaki bir tablo, ofis masasının üzerindeki bir gümüş hokka takımı, üniversite hocanızın kütüphanesindeki bir elyazması, gittiğiniz bir sergi ya da müzede gördüğünüz bir heykel, tarihi bir filmde başrol oyuncusunun elindeki bir murassa kılıç, sizdeki bu merakı harekete geçirmek için yeterlidir. Koleksiyonerlik tam tabirle ‘bulaşıcı bir hastalık gibidir’ ve sizi mutlaka bir anda etkisi altına alır. Biraz da koleksiyonu oluşturan parçaların alınması ile ilgili hikayeleri dinlediyseniz bu ‘hastalık’ tamamen kronik bir hal alır. Kendinizi bir anda, işinizden/ailenizden arta kalan zamanlarınızda, merakınızı celbeden bu koleksiyonluk parçalarla ilgili bilgi edinmeye çalışırken bulursunuz. Bu bilginin ilk kaynağı da genelde sizi bu konuda etkileyen kişi ya da kurum olur.
top of page
bottom of page
Commentaires